KELIME OYUNLARI ...... KEL iME KOYUNLARI....KELİMELİ UNLU MAMÜLLERİ..........K.ELİME OY OY OY UMA THURMAN LARI...

İlginç Haberler (Saatler Olsun)



29 Mart'ta saatler bir saat ileri alınacak

Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla her yıl yapılan ileri saat (yaz saati) uygulaması kapsamında, bütün yurtta saatler, 29 Mart Pazar günü saat 03.00'ten itibaren bir saat ileri alınacak.


ANKARA - Bakanlar Kurulu kararıyla bütün yurtta saatler yerel seçimlerin de yapılacağı 29 Mart Pazar günü saat 03.00'ten itibaren bir saat ileri alınacak. 25 Ekim 2009 Pazar günü de saatler 04.00'ten itibaren bir saat geri alınacak.
Söz konusu karar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 17 Şubat 2009 tarihli yazısı üzerine, 697 sayılı ''Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanunun'' ilgili maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 2 Mart 2009 tarihinde kararlaştırıldı.
Yaz saati uygulaması, çalışma saatlerinin günün güneşli bölümüne alınması suretiyle, gün ışığından daha fazla yararlanılması, elektrik enerjisinin aydınlatmada kullanılan bölümünden tasarruf sağlanması amacını taşıyor. Ayrıca, yaz saati uygulamasıyla, akşam saatlerinde en yüksek değerine ulaşan enerji talebinin (puant gücü) azaltılması hedefleniyor.



Bunu okuyupta bunun nesi ilginç haber lan diyenler olacaktır elbette. Ama bana oldum olası ilginç gelir saatlerin ileri yahut geri alınması. Bu uygulamayı yapanlar kimi kandırdıklarını sanıyorlar acaba? Gün yine 24 saat. Neymiş efendim, gün ışığından daha fazla yararlanacakmışız. E madem böle getirileri var o zaman niye geri alıyorsun. Esnaflıkta önemli ilkelerdendir, verilen mal geri alınmaz! Hadi diğerleri anlamıyor bu işten, bu hükümet ülkeyi sattı o kadar, bu basit kuralı bile bilmiyor mu? 25 Ekim'de geri alıncakmış saatler peh!

Diğer bir husus ise, saatlerin ileriye alındığı abidik gubidik zamanlar. İnsan gibi bir anda alınsa ya şu saatler ileri. Bütün aile birlik olsak, evin büyüğü olarak dedemiz gelse torununun saatini o ayarlasa. Sofralar kurulsa, bir tane saatin ayarlanmadığını gören annemiz sitem dolu bir bakış atsa babamıza, gülsek eğlensek...

Lan onu bunu bırak, öle kanun mu olur? ''Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanunu''. Görünce yarılmamak elde değil.

-Ya beyler şu ileri geri zamazingosuna bi isim bulak la
-Hacı bu çiğköfteler tavana yapışmıyor. Ne diyodun sen?
-İsim bulak.
-Giray Bulak?
-la bi git. Ne olabilir?.. Bozuk saat günde iki kere doğruyu gösteririr kanunu.
-Lan olum insanlar günün 24 saati Taksim'de napıolar? Ankara'da niye yok la?
-Ne dedin sen? Meclisin akıl küpü!!!

Yaani böyle bir isim için bundan daha akıllıca diyaloglar geçmiştir diyeniniz varsa beni haberdar edin...

Saatler ister ileri alınsın ister geri; nasıl koydu Franck Ribbery!!

İlginç Haberler (Kol Gibi)



46 yıl sonra cinsel organına kavuştu

Denizli'de 5 yaşında geçirdiği bir kaza sonucu cinsel organını kaybeden bir kişiye, Pamukkale Üniversitesi'ndeki operasyonla, doku genişletici ile büyütülen kol derisinden penis yapıldı.

Denizli'de 51 yaşındaki bir kişi, Pamukkale Üniversitesi Tıp Faekültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı'nda yapılan ameliyatla cinsel organına yeniden kavuştu.

Başarılı geçen ameliyat sonrasında cinsel organına yeniden kavuşan 51 yaşında H.Ü., gazetecilere yaptığı açıklamada, Tavas'ın Karahisar beldesinde yaşadığını ve 5 yaşındayken ağabeyinin elindeki tüfeğin ateş alması sonucunda kasığından yaralanarak cinsel organını yitirdiğini söyledi.

Bu nedenle okula gidemediğini ve evlenmediğini belirten H.Ü., ''Uzun süre tedavi görmeme rağmen, cinsel organım sağlığına kavuşmadı. İdrar sızması olduğu için sürekli bez kullanıyordum. İyileşmediğim için okula gidemedim, okur yazar değilim. Doktorlar 'Senin çaren yok' diye geri gönderiyorlardı. Ailem de benimle fazla ilgilenmediği için tedavi olamadım. En sonunda bir dizi mikrocerrahi ameliyatla cinsel organın yeniden yapılabileceğini öğrendim'' dedi.


Haberi yorumlamadan önce, H.Ü'ye büyük büyük geçmiş olsun diliyorum. Ayrıca bu başarılı ameliyat içinde Pamukkale Üniversitesi koca bir alkışı hakediyor. Bilindiği üzere, biz erkeklerin özellikle de Türk erkeklerinin vücudunda önem verdiği uzuvlardan bir tanesidir kendileri. İsim vermek istemiyorum ama haberde 'penis' dendiği için kullanmakta bir sakınca görmüyorum.

Futbol maçlarını izleyenler iyi bilirler. Serbest vuruş olduğunda, barajdaki arkadaşlar vücudunda korumaları gereken o kadar organları varken, elleri iki bacakları arasındadır. Bazı feministler, erkeğin aklının fikrinin uçkurunda olduğunu iddia ederlerken, bu enstantaneyi de kanıt olarak kullanmaktadır. Evet, erkeğin önem verdiği, gurur duyduğu yerlerden biridir orası. Ama neden kafalarını tutmuyolarda penislerini tutuyorlar diye sorarsanız bayanlar; cevabı basit! Kafatası değil de penistası olsaydı emin olun tutmazdık orayı. Gurur duyduğumuz kısım ise, kemiksiz olup o kadar sert olabilen bir organımızın olması. Gurura bak hizaya gel!

Neyse, gelelim H.Ü. amcamıza. Çocukken başına gelen talihsiz olay cidden çok trajik. Kader diyelim geçelim. Bu yüzden kendisi evlenememiş ve bir yuva kuramamış. Buraya kadar anladım da. Benim aklıma takılan nokta şu. Neden okula gidemedin be Hayri amca. Derse katılmanı engelliycek bi durum yok gibi geldi bana. Hatta teşvik eder bilakis. Evde ders çalışırken, kitap arası dergi, halı altı cd gibi dertlerin olmamış işte. Varsa yoksa derslerin be Hüseyin amca. Bilim adamı olmak için önünde ki en büyük engel ortadan kalkmış ama sen okumamışsın şaşılcak iş vessselam!

Ha bir de önemli bir husus; hayatının en deli çağlarını penis ve penis topu olmadan geçiren Hasan amcanın bununla 51 yaşında tanışması. Şimdi hem kendine hem de başkasına zarar bu durum. Atlanmaması gereken olay, kol derisinden yapılmış olması. İnsanın en uzun organından yapılan penis 51 yıllık hasretle birleşince korkunç sonuçlar doğurabilir. Bu yazıyı okuyan bayanlar mümkünse Hamdi abiden uzak durun.

Son olarak Haldun Abi'ye şunu söylemek istiyorum. Yetmişinden sonra azanı teneşir paklarmış. Yaşın daha 51 ama sen yine de dikkatli ol be abi. Uçkura düşüp ölme zamanı değil.

Kalın sağlıcakla...

şarkı cover'ları (bir Allah'ım var bir de sen varsın)


Dini sözü alkolle ilişkilendirerek ne kadar doğru yaptım bilmiyorum ama ben yine de son cover'ımı sizlere gururla takdim ediyorum..önce orijinal sonra cover:


Seni düşünürken geçmiyor zaman

İçimdeki sevdan vermiyor aman

Benim için senden başkası yalan,yalan

Bir Allah'ım var bir de sen varsın



Sarı güğümümden gelmiyor şarap

İçilmesi haram vermiyor sevap

Mariachi versen mayası yavan,yavan

Biralarım var bir de sek rakım!..



İlginç Haberler (Kurbağa Prens)


Kurbağalar kuraklığa çare için evlendirildi
Hindistan'da yağmur tanrılarının yağmur yağdırmasını sağlamak için iki kurbağa evlendirildi.



UVAHATI - İnterfaks ajansının haberine göre, kuraklığın yaşandığı Guvahati kentinde iki kurbağa için evlilik töreni yapıldı.
Rüzgar adlı erkek kurbağa ile Şimşek adlı dişi kurbağanın düğününe 2 binden fazla kişi katıldı. Düğün töreninin ardından yeni evlilere sinek ve sivrisineklerden oluşan düğün yemeği ikram edildi.
Yerel Hindu din adamlarının, yıllarca süren kuraklığı sona erdirmek umuduyla kurbağaları evlendirmeyi kararlaştırdığı ve belediyenin de buna itiraz etmediği belirtildi.



Bu haberi okur okumaz aklıma 'Kurbağa Prens' hikayesi geldi. Prensesin topu göle düşmüş. İnek içmiş dağa kaçmış. Yok lan karıştı. Şöyle ki top göle düşer, kurbağa der ki topu veririm ama sen de bana vercen. Yani bana ilgi gözterceksin, sofrana alcaksın yatağında yatıcam. Prenseste sanki başka top yokmuş gibi kabul eder. Hayır, kıçı kırık bir platik top o. Hem gidersin 'kames' top alırsın. Daha sağlam. Velhasıl kelam sonunda prensesin boş anına gelir kurbağayı öper. Prens olur,ama prensesin de bence ağzı yüzü siil olur. Hikaye böyle biter.

Gelelim haberimize. Olayımız, dünyada itilen kakılan ne kadar hayvan varsa hepsini sahiplenen Hindistan'da geçiyor. Bizim memlekette gençler inekle milli olurlar, adamlar yolda görünce arabayı durdurup geçmesini beklerler. Kurbağayı öldürüp, daha sonra bacağı titriyo mu titremiyo mu diye hangimiz kontrol etmedik? Bunlar düğün dernek yapıyor.

Uzun süre yağmur yağmadığı çok oldu güzel ülkemde. Yapılan şey bellidir. Sarıklı amcam asasını alır eline etrafında cemaat. Eller iki yana açılır. Dualar edilir. Ben meterolojide bir köstebek olduğuna inanıyorum. Bu işten rant sağlayan biri bu amcalara şu gün yağmur yağcak diyor, onlar da duayı o güne alıyolar. Kesin var bişiler de ben daha çıkaramadım ama nefesim ensenizde haberiniz olsun.


Hindistan'a gittiğimizde ise, onlar kurbağaları evlendiriyorlar. Çalgı, çengi eğlence... Biraz saçma geliyor ama en azından neşeli. Biz de yapsalardı böle birşey neler olurdu kimbilir? Dişi kurbağa bakire çıkmadı diye işlenen töre cinayetleri, Erkekliğini ispatlamak için var gücüyle vraklayıp zorlayan kurbağa yüzünden dişinin kitlenmesi vesaire vesaire...

Haberimizdeki ilginç noktalardan birisi de, kurbağaların isimleri. Yiğidimize 'Rüzgar' ismi uygun görülürken yengemize de 'Şimşek' ismini koymuşlar. Şimdi düşününce rüzgar eser, şimşek çakar... Polemik yaratmak istemiyorum ama isimler yer değiştirse bence daha uyumlu olurdu.

Son olarakta düğündeki menüden bahsetmek istiyorum. Yeni evli çiftimize, sinek ve sivrisinek ikram edilmiş. Yine bizim ülkemizi düşünmeden alamıyorum kendimi. Bizde de büyük ihtimal bu yemekler verilirdi. Geri kalan küçük ihtimal ise pasta limonata klişesi. Gelenekselcilerin ondan vazgeçeceğini sanmıyorum. Diyelim ki, akıllı davranıp sinek veya sivrisinek verdik. O sineklerin kanatlarının koparılıp uçmaya çalışmalarını izlemeden veya kirece batırılmadan verileceğine kesinlikle inanmıyorum...

Herkese sevgilier saygılar

şarkı cover'ları (alev alev)


bugünkü cover'ımız Feridun Düzağaç'ın duygu yüklü bestelerinden 'alev alev..'

cover da en az şarkının aslı kadar duygusal oldu bence :)

Alelade yandığım doğru,

Güllerimden boyar mıyım ala doğru?

Rengimi arıyorken,

Solmaktan korktuğum yerdeyim,

Senderos...

Albino, beyaz aktan pak!

şarkı cover'ları (çok ararsın beni)


Evet sevgili okurlar bu kadar çok kelimelerle uğraşırsan bu kadar yazı yazarsan işte en sonunda olacağı buydu! Sen ortam şenlensin,insanlar neşeyle okusun diye şarkı cover'ına başla,sonra ne olduysa cover bi anda siyasi mesaj içerikli yazıya dönüşsün..Babaannem çok yazı yazma anarşik olursun dediydi de dinlemediydim,hadi bakalım şimdi uğraş dur açılan mahkemelerle! Neyse şekerparelerim ben sizi daha fazla meraklandırmadan cover'ımı paylaşayım,şarkımız Tarkan'ın ilk albümünden geliyor..Hatırlayamayanlar için önce orijinalini sonra cover'ı yazacağım..Cover'ları müziğiyle okumanızı tavsiye ederim..Öptüm güneş görmemiş yerlerinizden!..

Hergün başka biri yeni sevgili,
Sözleri hep yalan,yalan gözleri,
Ne sevdiği belli ne sevmediği,
Ben de şimdi buldum başka birini!

İşte cover:
Kerkük başkenti mi,Yenidelhi mi?
Sözde mi bu talan,yanan Gazze mi?
Nefertiti Nil'li,Yaser nereli?
"Sam" de şimdi buldu baş Tayyip'ini!..

Hayattaki En Pis Durumlar (Durakta sigarayı yaktığınız anda gelen otobüs durumu)


Merhaba sevgili okurlar..'One minute'te geçen bir kış mevsiminden sonra,baharın habercisi olmasına rağmen kapıdan baktıran kazma kürek yaktıran,bizler için dert,kediler içinse 'sert' geçeceği kuvvetle muhtemel mart ayına giriş yaparken,tekrar sizlerle bir araya gelmenin kıvanç ve mutluluğu içerisindeyim. Ancak birazdan anlatacağım durumdan sonra bu güzel duygular yerlerini derin bir elem ve keder duygusuna bırakacaklar.Çünkü bugünün konusu durakta sigarayı yaktığınız an gelen otobüs durumu...

Tiryakilerin şu an yüzünde oluşan acı tebessüm,hepsinin bu konuda bir yaşanmışlığı olduğunu gösteren en güzel kanıt değil midir? Düşünün durağa gelmişsiniz,yalnızsınız ve muhtemelen 10-15 dk. bekleyeceksiniz. Klasik bir sigara içicisi olarak otobüs beklenirken yapılacak en mantıklı sosyal faaliyeti yapıp cebinizden paketinizi ve çakmağınızı çıkarıp bir sigara yakarsınız. Tam ilk nefesinizi çekip kafanızı kaldırdığınızda gördüğünüz manzara boğazınızda düğümler oluşturur,adeta nefesiniz kesilir,beklediğiniz otobüs gelmektedir...

Şimdi gelin bu durumda,birine karar vermek zorunda kaldığımız herbiri birbirinden çetrefilli seçenekleri birlikte masaya yatıralım...

Yapmayı düşüneceğiniz ilk hamle sigarayı atmak olacaktır. Ama işin zor kısmı da zaten burada başlar. Çünkü o daha yeni yaktığınız,üzerinde nerden baksan 68 yetimin hakkı bulunan,gençliğinin baharında,tazecik,körpecik,caaanım sigara nasıl hiç içilmeden atılabilir ki? O ucunda ışığıyla bir sihirli değneği andıran şirin şeyin yere düşüşünü seyrederken hayatınız bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçmez ve ömrünüzden ömür gitmez mi? Ve asıl önemlisi de yeni yakılmış sigarayı atarken,bu size kendinizi aptal gibi hissettirmez mi?

Peki ya o ne yardan ne serden geçmeme seçeneğine ne demeli? Bir anda sizi dünyanın en kibar insanı yapan,hatta yalnız gazilere yaşlılara ve kadınlara değil,aynı otobüse binecek olan herkese öncelik tanımanızı sağlayıp o arada sinekten yağ çıkarır bir zihniyetle hızlı hızlı sigaranızı çekmenizden bahsediyorum. Bu yapay kibarlığın altında,üç kuruşluk sigaraya kıyamamanızı sağlayan cimrilik ve biraz daha nikotin için ruhunuzu sattıran iradesizlik saklanmıyor mudur?..

Bir başka acı ve hüzün dolu seçenek ise sizi otobüste kınayan bakışlarla ve bir tutam iğrenç yanık kokusuyla başbaşa bırakan,sigaranın ucunu koparıp pakete geri koyma eylemidir ki açıkçası bir insanı bundan daha acınası bir konuma getiren durumları,bir elin parmaklarını geçecek sanmak,en az Cemil İpekçi'nin bıyıkları kadar yanıltıcıdır dostlarım.

Kederin DNA'larımıza işlediği bir başka seçenek ise otobüsün gitmesine göz yumup sigara içmeye devam etmektir. Bu size kendinizi ilk anlattığım seçenekten bile daha aptal hissettirir,çünkü sigara bittikten sonra yalnızlığınızla başbaşa kalır ve bakarsınız otobüs gelmiyor,bir sigara daha yakarsınız ki bu da tekrar otobüsün o anda gelmesine sebep olup hikayeyi en başa döndürecektir.

İşte dostlarım tüm bu ahval ve şerait içinde yapmanızı önereceğim tek şey ne yaparsanız yapın,verdiğiniz karar ne kadar aptalca olursa olsun,dışarıya karşı bakışlarınız ve hareketlerinizle en doğru kararı verdiğinizi hissettirmek,üzerine Akrep Nalan oturmuş fino gibi ezik değil,İbo'nun karşısındaki Yıldız Tilbe kadar dik durmaktır. Yazı bitimi = Güncel gönderme+veda :) Esen kalın saygıdeğer okurlar,sizleri seviyorum..