KELIME OYUNLARI ...... KEL iME KOYUNLARI....KELİMELİ UNLU MAMÜLLERİ..........K.ELİME OY OY OY UMA THURMAN LARI...

şarkı cover'ları (tarkan-kış güneşi)



Artık çok geç jandarma,
Söğüş yok koyunlara,
Tilki sana muson feda,
Shrek'li olmadan,medya dokunmadan
Yaşanmaz aşk..

Yanmış saman,
Yanmış ihsan,
Tutunmak imkansız çıktım yamalı kel dağlardan,
Yanlış zahar,
Kuş gümeci,
Yoruldum harp olduğunda kaybetmekten seni,
Kıyamete kadar kapatsınlar BİM'i...


06 Kasım 2010 Küllük (Tokalaşma)


Biliyorum gözlerin yaşlı çok uzun zamandır konuşamadık seninle. Ama cidden senin de canını sıkmak istemedim küllük. zaten senin de derdin başından aşkın.Ha şu konuda haklısın seni bakmaları için kıraathaneye vermemeliydim. her tarafın yara bere içinde kalmış kıyamam sana. tamam tamam uzatma beraberiz işte.

Naptım ben bu kadar zamandır? Şöyle elle tutulur bişey söyliyemem, kursun son aşamasına geldim çok şükür ama hala mutlu değilim. Kule diye bir belaya başladık.Bir türlü mantığım almıyor. İki uçak çarpışıcak can havliyle bişeyler söylüyorum. Neymiş efendim uygun freyz o değilmiş. Ulan uçaklar giricek dur diyorum. Pozisyonunuz muhafaza edin dicekmişim. Neyse artık vakit dolsa da 'Kule Kule' diyebilsem.

Tabi herşey bu kadar kötü gitmiyor. Hayatımdaki güzellikten bahsedip seni kıskandırmak istemiyorum. Merak etme pabucun dama atılmıcak. En azından kafamı yastığa koyduğum zaman gerizekalı uçakları düşünmüyorum artık. Gözümün önüne gelen güzel bir gülümseme oluyor.

Senle konuşmaya başlayalı tam 2 yıl oldu be küllük. Acımı mutlulugumu hep senle paylastım. Kasım ayında başlamıştık konuşmaya ve yine uzun süre sonra kasım'da beraberiz. Şu ayların isimlerinin acaba mevsimlerle bir ilişkisi var mı. Ne biliym Kasım ayı acaba soğuktan kasıldığımız için mi konmuş? Ya da bunlara kim karar vermiş.

-Abi bu dokunduğum senin kemiğin di mi?
-Hayır abi orası benim kasım
-Yuh böyle kas mı olur. Amma sert
-Soğuktan kasım kasım kasıldım...

Tabiiki bu kadar iğrenç değildir ama bu şekildedir muhtemelen.

Otobüsteyken ilginç bir şeye denk geldim. Aslında benim de stres olduğum noktalardan biriydi ve kendi başıma gelmiş gibi gerildim. İki eleman karşılaştılar otobüsün koridorunda tokalaştılar ama yapılan büyük bir hata, tokalaşma bitmeden konuşmaya başladılar. İşte kırılma noktası budur. Eğer iki erkek çok samimi değilse ve tokalaşma bitmeden konuşmaya başlarsa, eller bir türlü ayrılmıyor.

-Eee nasılsın abi nasıl gidiyo?
-Nolsun be olum Telsim'de işe girdim çalışıyorum sen?
-Ben de MKE'ye girdim takılıp gidiyoruz.....

Hala eller birleşikti bu konuşma devam ederken ve 2 dakika sonra baktığım da daha ayrılmamışlardı. Ama ikisinin de stresi görülmeye değerdi.Bir de şöyle bir ilginçlik olur; Tokalaşırsın doğal olarak eller sallanır, ama konuşurken eller hala sallanıyodur. Belki bu bir çevreye karşı biz ibne değiliz ama tokalaşma faslını da bir türlü bitiremiyoruzun gösterisidir.

Ha Yekta çok konuştun ama var mı bir yöntemin dersen küllük o da var.

1-) Başta yazdığım gibi kesinlikle tokalaşma bitmeden muhabbete başlama!

2-) Öle bir hata yaptın o zaman devam eden muhabbeti en kısa yoldan bitir. Yeni muhabbete geçene kadar elini çekmiş olman lazım.

3-) Baktın muhabbet bitmiyor, sanki cep telefonun çalışıyomuş gibi yapıp o elinle cep telefonunu cebinden çıkar.

4-) Hiçbirisini yapamadın o zaman son bir tavsiyem yavaş yavaş elemanın ellerini okşa. Tokalaşmak kaçınılmazsa zevk almaya bak... Sen biraz safsın küllük sakın yapma bunu haa katil mi etçen beni...

Bu arada Aquajenik Urtiker olmuşum küllük. 20 yıldır teşhis koyamadığım hastalığımla beni yüzleştiren Dr. Şule Hanım'a da burdan saygılar sevgiler. Dışarı çıkıym akşam da bununla ilgili yazarım. Hadi görüşürüz Külo'm

Emirdöküm




-Denizkızı: Bazen de bazı kaptanlar güzel denizkızı görünce vapurun,geminin,tankerin önünü kaldırıp pati çekiyo mudur?

-Sevgiliye vermek için taşıdığı çiçekleri başaşağı tutan adam,pazardan satın aldığı canlı tavuğu ayaklarından ters tutmuş adama benzemiyor mu? Bu durumda sevgilimize tavuk alalım!

-Kaydırağa tersten çıkmamış çocuk çocukluğunu tam yaşamıştır diyemem..Gode bilyesi olmamış çocuk için de aynı şey geçerlidir..

-(by uykusuz) Alman usülü: herkes kendi parasını öder..Türk usülü: eğer alman ödemişse biz de ödemiş sayılırız!

-Çaresiz kalınan rahatsız anlar 2: Berberin seni traş ederken koluna dirseğine yasladığı an! Kaçınılmazdır zevk almaya bakın..

-Kız arkadaşını eve bırakırken apartmanın önünde, kızın merdivenleri çıkarken gözden kaybolduğu son ana kadar bekleyen,el sallayan genç! Cansın canansın..Bir gün o kapının eşiğinden sen de geçeceksin,böyle devam et!

-Co-pilot: Kaptan muck!
Kaptan: Dur bi lan!
Uçakta "durbilans" yaşandı..

-Ne zaman mecliste bir "gensoru önergesi" haberiyle karşılaşsam,sanki aniden bilimadamları meclise girip tüm vekillerin DNA'larını inceleyecekmiş hissiyatı uyanır bende..

-Oruçtan ziyade iftarı daha çok tutuyorum..

-Nihat Odabaşı'nı duman almış..

sarkı cover'ları (gulsen-ezberbozan)


gulsenin son derece istatistiki ve matematiksel ogeler içeren ilginç parçası ezberbozanın coverlanmasını ısrarla talep eden sevgili cover funlarının dikkatine! işte beklediginiz parça!...
bilmeyenler için önce şarkının orijinali:

sen hep tedbirler aldın ben gozukaraydım,
sen kadere razı dünden ben ezberbozandım,
çok geç olmakla birlikte sevdiğime pişmanım,
sen boyun eğdiğinle kal ben isyandayım..

ve simdi de cover'ımız:

sen hep terlikle daldın ben bazukalıydım,
sen pedere razı dünden ben abdest bozandım,
Norveç ormanda bir ülke gezdiğime pişmanım,
sen golü yediğinle kal ben idmandayım!..

sarkı coverları (tarkan-gül döktüm yollarına)

gel dümdüz BMC olalım,
beylikdüzünde baldız olalım,
serin ve butlu kadınlara koşalım,
gel birader bi süt alalım..

15 Mayıs 2010 ( Gel-Git)


selamin aleykum kulluuuk napion ne ediyon. senin kul bulutlari yine havasahasini felc etmeye basladi ya senin de havandan gecilmiyor artik. Yine ilginç bir hafta geçirdim küllük. Gel-git'ler yaşadım yine iş ile ilgili. benim kaprislerimi bıkmadan usanmadan çeken büyüklerime kucak dolusu teşekkürler.

Bildiğin gibi küllük Gel-git ilginç bir doğa olayıdır. Böle ay dünyaya yaklaşır, sular falan kabarır bazı yerlerde yer yer dalgalar olur. Türkçemizde kullandığımız 'Ay' ünlemi de buradan gelmektedir. Eskiden ne zaman sular yükselmeye başladığında, sebebinin 'AY' olduğu bilinirdi.

-Ay sular yine yükseliyor bey!
-Ay sel basacak buraları. gibi.

Daha sonra ise ota boka kullanılmaya başlandı bu ünlem.

-Ay bana birşeyler oluyor.
-Napıym ben sana şimdi. sana güneş çarpıyor benden buluyosun be ablacım!

Bazen de Gel-Git'i önemsemeyenler çıkıyordu ortaya.

-Ay ay buyursun gelsin!

Bu umarsızca tavrı engellemek isteyen AKD üyeleri ( Aydan Korkanlar Derneği) Bu umarsız ünlemi "Hay" olarak değiştirdiler.

Mayıs ayına girdik havalar ısındı güzelleşti bizde mayıştık. Zaten bu ayın ismi gerçekte 'MAYIŞ' imiş. Sonradan bakmışlar ki herkes iyice koyuveriyor kendini, olumsuzluk katsın diye 'MAYIZ' denmiş. Türkiye'deki z sesinin s olarak çıkma sorunu nedeniyle de 'MAYIS' olarak nihayete ermiş. Küçükken Arı vız vız diyemeyenlerden birisi de bendim küllük. O dilim üst dişlerimle alt dişlerim arasında sıkışıp duruyordu. Bende Arı hep vıs vıs diye bağırdı.

Bir çok önemli gün de Mayıs ayında. İşçi Bayramı ile startı veriyoruz hemen. Daha sonra Anneler günüyle devam edip finali de Gençlik Bayramıyla yapıyoruz. Taksim'de kutlandı bu sene, 1 Mayıs Allah'tan olay çıkmadı da anneler gününü layıkıyla kutladık. Ne alaka dicen di mi? Her sene 1 Mayıs ayağına ülkenin anasını belledikten sonra anneler gününü kutlamaya yüzümüz kalmıyor hiç.

Bu hafta MFÖ konseri vardı Hacettepe'de. Dört gözle bekliyordum bu konseri ama bankamatiğimde 7 lira kalmasını ise hiç beklemiyordum. Sonradan üzüntümü azaltmak için kendi kendimi şöyle teselli ettim.

-Olum insanların hacetlerini giderdikleri bir tepede konser olsa nolur olmasa nolur!

Konserden sonra süper konserdi diye beni arayanları ise eshefle kınıyorum. Bir şenlik ne kadar güzel olabiir. Sahneye çıkan sanatçı en az geç çıkar ne de osla beleş ya! Bunlar üç kişi zaten her biri yarım saat geç çıksa ohooo. (çamur at izi kalsın) Bütün kışı inlerinde geçirmiş angaralı apaçiler ise kızları sıkıştırma derdinde. Dönüş desen tam bir çile. Sıkışık otobüslerde yada servislerde asıl şenlik başlıyor. birbirini tanımayan insanlar otobüsten akraba olarak iniyorlar. İyi ki gitmemişim ühühühühühüü.

Ne zaman ki cumartesinin sonuna gelsem, haftasonu mutluluğumun da sonuna geliyorum. çünkü pazar bana hep pazartesini hatırlatıyor. Aslında büyük bir mantık hatası var bu hafta isimlerinde. Nasıl mı? ahanda şöyle. Şimdi hafta hangi günle başlıyor küllük? İvit Pazartesi. Yahu bir günün ertesi nasıl haftanın başlangıç günü olabilir.

Haftasonunda cumartesi pazar
Haftabaşı pazartesi

Büyük bir kandırmaca ve aldatmaca içindeyiz. Bu sonuçlarla hafta içi pazar günü ile başlamalıdır. Bu olay, ailenin ilk çocuğuna "Yeter", "İmdat" ismini koymasına benzer. Aklıma gelmişken belirtiym, bizim ilkokulda bir arkadaş vardı. İsmi Dursun du. Kardeşlerinin ismi Yeter, Soner, Songül. 7 kardeşlerdi. Şu isimleri annesi babasına koysaymış bunların hiçbirisi olmucaktı aslında.

-Yahu hanım o kadar isim koyduk hala durmadı bu çocuklar
-İsim yerine uçkuruna naylon koysan?
-De get yat zıbar!

Ben de yatıym zıbarıym artık küllük kendine iyi bakıyosun.

sarki cover'lari(kenan dogulu-askim askim)



kuruttugum çilekler,
tarif oldu der peder,
seçim de 1 Ocak'ta,
iktidar ne gün döner?

açım açım diye aglayacaksın,
oyunu sandıklara bos koyacaksın,
seçimi sayan yok ki anlayacaksın,
sol bitti simdi sıra 'sam'de..

Küllük (24 Nisan) Antalya


Akdenizin incisi Antalya'dan kucak dolusu sevgiler küllük. Artisliğin bitmiştir seninde herhalde kül bulutları dağıldı artık. Yanardağ sayesinde iyi prim yaptın ama artık yemezler oluuum.

Sıkıntılı bir haftayı sıkıntılı bir yolculukla süsleyip sonunda antalyadayım. Cam kenarı ısrarım yüzünden ankara halkının deniz açlığıyla birleşince, gidiş biletini Güney Akdeniz seyahat'ten almak zorunda kaldım. Aslında herşey normal başlamıştı. Koltukların birbirleriyle samimiyeti beni biraz kıllandırdıysa da çok üstünde durmadım. Saat 24 oldu otobüs hala kalkmadı. İlerden hafif tartışma sesleri, otobüsün her koltuğu dolu bir benim yanım boş. Muavin 3 kere baktı biletime dedim aha var bunda bir iş. Meğersem yanım bayan yanıymış. Dedim gördüğünüz gibi ben bayım. Ama yemem bayanı sorun değil yani.

Bizim bayanı gördüm, muavini çektim kenara bilader lafımı geri alıyorum dedim. Bayan yanı diye tutturan teyzenin tek yeri muavin koltuğu. Kimse istemez onu yanında. Bayan desen bayan değil bay desen olur ama fiziksel olarak o da değil. Primat gibi bişey. Neyse eleman dedi, sizi şu tarafa alabilirmiyiz koridor. O an kan beynime sıçradı. Aşti, kurtuluş savaşından sonraki en büyük mücadeleye sahip olmuş, o kadar güzel firma varken sırf saçımın yağı cama geçsin diye size muhtaç kalmışım, sen bana koridora geç diyosun. Dedim yok kusura bakmayın, adam teyze nereye geçerse geçsin. Koltukta oturtmak bile büyük lüks.

Yanım boş diye sevinirken, tıfıl bir çocuğun kanına girmişler belli geldi oturdu yanıma. Çocuk hemen taktı kulaklığını, kafa beyin de emmez, sevincime sevinç eklendi. Derken, herşey ışıklar kapandıktan sonra ters dönmeye başladı. Çocuk ya tacizkar ya da koltuktan kar elde etmeye çalışıyo. Uyurken mütamediyen benim koltuğa taşıyor. Bir an resmen kaşık pozisyonuna girdik. Azcık dürttüm de sınırın diğer tarafına püskürtmeyi başardım tüyü bitmemiş sapığı.

İlk günü, plajda rusları kesmekle geçirdikten sonra,bugün ki plaj turumda bir arkadaş edinmek gibi bir gaflette bulundum. Denizde yüzen ben yaşlardaki bir elemana su soğuk mu dedim sonra kafa beyin kalmadı. Çocuk Hatay'lıymış yani hatayı baştan yaptik soru sormakla. Ulen bir deniz keyfimiz var, sonra şezlongda da kesiş. Allah'ım bir başladı konuşmaya susmuyor eleman. Duyan, Hatay'dan değil Miami'den geliyor sanıcak. Bir insanı kendi köpeği ısırır mı? bu salağı ısırmış. Düşün yani küllük kendi sahibini ısıran ilk köpek olarak tarihe geçti.

Ruslar giriyor önümüzde denize, lan bi sus saygı duy, yok bizim ki hemen yapıştırdı klişeyi. Bunların da yaşlılığı çok çirkin oluyor. Şimdi önümde denize giren hatuna bakıyorum, zerre selülit yok. Sonra onun yanındaki aynı yaşlardaki yurdum kızına bakıyorum. Portakallı pekin ördeği. Ulan dedim şu kadın yaşlanınca ne kadar bozulabilir ki? Diyelim ki bozuldu beraber geçirdiğimiz o 30 sene? Forza Rusya. Seni anlıyorum Baltacı!

Turizm'de okuyormuş, sektör zarar görmesin diye başka dallara yöneltmeye çalıştım ama çocuk benim yeteneğim var diyor. Yeteneğin var da neye var? Tek başına turist savarlıktan başka hiçbir işe yaramaz. Ha bu arada kendi yaşımda sandığım bebe 90 lı çıktı. İsmi de Kasım. Kasım kasım kasıldım ekmek çarpsın. Abi yarın yine bu saatlerde gel diyo. Herhalde yarını küvette geçiririm. Yoksa bundan kurtuluş yok.

Dönüş de yarın 22 de Isparta petrol turizmle. Orda kimbilir ne maceralar geçircem küllük merakla beklemekteyim. Ha bu arada su o kadar soğuktu ki vücüdümda ne kadar çıkıntı varsa içine kaçtı şu an. Yanlış anlama lan hemen, koca burnum hokka gibi oldu. seni fesat seniiii.

P.S: Resimde gördüğünüz yer Kasım'a su soğuk mu dediğim yer :(

Küllük (19 Nisan 2010) Cocuk Bayrami


23 Nisan kutlu olsuuuun sevinin kucukler ovunun buyukler 23 nisan kutlu olsuuun. Naber lan kulluk 23 nisanda buralarda olamicam da simdiden kutliym dedim. Yine basladi dunyanin dort bir yanindan bucurlerin istilasi.

Malesef bunda bile zengin fakir ayrimi vardi. Tiki okullara Almanya'dan Fransa'dan ogrenciler gelirken, Fevzipasa Ilkogretim Okulunda okuyan bendenizin gordugu tek Avrupa ulkesi Bosna-Hersek oldu. Sarisin sarisin kizlar karsiyaka carsisinda tiki cocuklarla gezerken biz bize misafire gelen cocuklarla cumaya gittik. Allah kabul eder isallah buyuk fedekarlik yani.

Mutlaka evine yabanci ulkeden misafir cocuk alanlar olmustur. Onlar iyi bilirler hem guzel hem de zorlu bir surec oldugunu. Cunku basta da belirttigim gibi bizim okula gelen ulkeler dandirik oldugu icin ingilizceyle aralari da o derece dandirikti. Dandirik de ilginc bir kelimeymis. Ne ole, dandirik dandirik dastana der gibi. Neyse konuya donelim, Hadi onlarin ingilizcesi yok da biz de Mr. Brown degiliz ki anasini satiym. Bildigimiz i go, you come, love you.

Ben de Bosnak bi cocugu misafir etmistim. Konuscaz konusamiyoruz. Hatta annem bile benden iyi konustu cocukla. Body language`in cok is yaptigini ilk annemden ogrendim. Benim cocuga yaptigim tek body language, basparmagimi isaret ve orta parmagimin arasina sikistirmakti. Elin saf temiz cocuguna nah yaparsan, 26 yasinda koskoca universite mezunu is arkadaslarin da her firsatta bu hareketi sana yaparlar. Karma felsefesi bu olsa gerek.

Tabi cocuklarla anlasip anlasmamak cok da umrumuzda degildi. Onemli olan bosnak kizlarin arasindan sectigim Milena'ya yakinlasmakti. O zamanlar su espriyi yapsaydim is yaparmiydi bilmiyorum.

"Bin bilsen bile bir milena sor."

Yapmiycagini ben de biliyorum kulluk artislik yapma. O ingilizce bilmez ben ingilizce bilmez. Napicaz ne edicez... Kucuk centilmenlikler yapmam lazimdi en azindan. Ufacigim tefecigim ici dolu tursucugum ne biliym centilmenlik ki sahsen simdi de cok bisey bildigim soylenemez. Kucukken cok meshur bir oyun vardi. Cikmacali voleybol. Ismi cok yaratici degildi ama oyun zevkliydi. Topu kim dusururse oyundan cikardi en son kalan da en birinci cok birinci olurdu. Basak atiyor Esra atiyor Saliha atiyor parmagimi kipirdatmiyorum ama Milena'm atinca yerlerde surunuyorum onun ki dusmesin diye. Tabi bu hareketim kizin hosuna giderken ozellikle Basak tarafindan tepkiyle karsilaniyordu. Basak cok iyi arkadasimdi bu yuzden de Milena'ya tilt oluyordu.

Kizla ilk temasimiz ise ucurtma festivalinde yasanmisti. Herkes salak salak ucurtmalari ucururken bizim saftirigin ucurtmasi sen git tellere takil. Aha dedim yekta olum bu firsati kacirma. O ucurtmasini tellerden kurtarmak icin cekistirirken bende yardim bahaseniyle ipin ucundan tuttum bi yandan da elimin 3/5 ile de kizin elini tuttum ki takriben 3 parmagim ediyor bu. Sonucta noldu festivalde beles istemedigin kadar ucurtma veriliyorken biz bir ucurmayi kurtarmak icin 1 saatimiz harcamis olduk. Kiz sonra bunu ogrendi gitti yeni bir ucurtma aldi. Benimde el ele tutusma hayalim ucup tellere takildi.

24 Nisan eve donus zamaniydi. Bende kalan cocuk Eldin benim zerre kadar umrumda degildi hatta seviniyodum bile gitcegine. Camis gibi yiyordu ocagimiza incir agaci dikti serefsiz. Zaten iki kelime bile edemiyorduk varsa yoksa erkek ve bayan genital bolgelerinin turkcesini ogretiyordum tabii ki olmazsa olmaz da cok kullanilan kufurler. Onda da devreye sozluk giriyordu. Siktir git demek vucud diliyle cok kolay olmuyomus onu ogrendim. Milena'ma gelince ondan nasil ayrilcagimi kara kara dusunuyordum. Sirf bunun icin ozel solaryuma gittim. Offf bu romantizme cok kotu bir espri sorry kulluk. Napiym napiym da beni unutamasin derken coktan unutmus oldugunu anlamis oldum. Ilk otobusle beraber gitmis bile. Ulen bi el bile sallayamadan cekti gitti haspam. Issiz kadinim benim.

Iste bole kulluk ne zaman 23 nisan senligi gorsem platonik askim Milena gelir aklima. Atamiza tesekkur ediyorum bu bayrami bize verdigi icin ama okul mudurumu de allaha havale ediyorum bir ukraynadan almanyadan falan cocuklar getirtemedi diye. Ulen bula bula avrupanin en musluman cocuklarini getirttin. Diger okullardaki cocuklar nerdeyse gercek anlamda 'MILLI' bayram kutladilar. Saygilar sevgiler...

Emirdöküm

-büyütebilirsin ama "küçütemezsin"

-askta ve lavasta hersey mübah..koy usta hepsinden!

-90 derece pikachu..

-bu hayatta beni en çok gözlerini kısan çinli korkutur.

-ejder de ejder ha!

-Ne güzel çocuk,karınıza benziyor.."karim benzema!"

-yılbaşını küçükken ezeceksin..

-ihale kızı alacaksın bu zamanda..

-transformers: dönüsüm muhtesem olacak!

-salihlili lili lili lili lili yar!

-yolun karsısındaki duraktan bulundugun duraktaki tanıdıgına el sallayan insanın yarattıgı tedirginlik gibisi yoktur..

-Haydar Dümen yazarlıgı: önizlemeyi uzun tutarsan tökezleme yasamazsın..dikizlemeyle hamile kalınmaz!

-Feyyaz Uçar,Cem Baki kalır...

Küllük (08 Nisan 2010) İshal


naber lan küllük? Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Olum sorma başıma neler geldi. Dün 10 apaçi köyden şehre inmeye karar verdik. Tabi uzun süredir Çubuk köyünden başka yerleşim birimi görmediğimiz için, gün ışığına çıkan vampir gibi baya bir bocaladık. Amacımız kpds kitabı almaktı. İş güç sahibi olduk hala sınav derdindeyiz yaa. Cidden alışmış kudurmuştan beterdir derler ya, girmediğim sınav kalmadı. Anadolu lisesi sınavı, askeri lise, devlet parasız yatılı okulları( ki buna niye girdiysem, anam babamın yanında hem para vermiyordum hem de okumuyordum), ÖSS x 2 , ALES de Souza, KPSS x 2, KPDS x 2, Ve binlerce deneme.

En can sıkıcısı ise o deneme sınavlarıydı. Dedikodu yoluyla ulaşıyordu kitlelere. Beyler Körfez'in sınavı var bu pazar çok gerçekçiymiş. Ya 5 puan üstünü ya da altını alıyormuşsun gerçek sınavda. Götten uydurma istatistikler türerdi. Bizim bir arkadaş Uğur Dersanesi'ninkine girdi. Allah seni inandırsın aynısını aldı. Hayır işin kötüsü öyle bir etki bırakıyor ki, denemeden aldığın puanı Öss puanı gibi kabul edip ona göre seviniyosun ya da üzülüyosun.

Sırf bu yüzden Montaigne'den daha fazla deneme yaptım. Giriyorum bir sınava düşük alıyorum. Hemen başka bir sınava giriyorum. Kimi kandırıyorsam artık? Bu iş doktor beğenmeyen hastalara benziyor. Yapılan teşhisi beğenmeyen hasta istediğini duyana kadar doktor doktor dolaşır ya aynı hesap. En son bir sınavdan yüksek almıştım da, onun rahatlğıyla salıvermiştim. Zaten dünya kupası vardı o sene. Türkiye gümbür gümbür gidiyor. Dünya Kupası 4 yılda bir ÖSS hersene dedik tercihimizi dünya kupasından yana kullandık. Sonuçlar açıklanınca da. İstediğiniz Dünya Kupasına yerleştirilemediniz yazdı.

Neyse dün de kalmıştık. Abuzer diye bir yere gittik. Adıyaman yemekleri yapıordu. Hizmette sınır yoktu. Salatalar, lahmacunlar, içli köfte, Adıyaman usulü sote tarzı bi yemek ve en sonunda da künefe yedik. Hepimiz gülmekte hatta konuşmakta bile zorlanırken, bizim fırça hala yemeye devam ediyordu. Çocuğun saçları gözümün önünde uzadı be küllük. Bir insanın yediği sıf saçlarına gider mi ya. Oturduğumuzda 3 numara olsa saçları kalktığında Bob Marley yeminlen. Saçlarından tac yaptı ve king de tek başına çıkarak üstüne bir de artislik yaptı. FIRÇAAAAA ohh be itiraf ettik rahatladık.

Sabah ise işler benim adıma kötü gitmeye başladı. Karın bölgemde bir hareketlenmeyle uyandım. Pek bereketli bir hareket değildi malesef. Uyandım ve tuvalete koştum hemen. Alafranga birşeyi hiç bu kadar benimsememiştim daha önce. Malesef 3. fransız kuşatmasında servisin kaçmış olduğunu öğrendim yaptığım kısa ve halsiz telefon konuşmasında.

Aslında yararlı birşey ishal olmak. İnsan içini temizlediği gibi ruhunu da temizliyor. Mütevazi oluyosun. Nasıl oruçta aç ve fakir insanların halinden anlıyosan bu da bir bakıma öle. Aslında evin bir saray da olsa böle eşşek gibi bir odadan başka biyere çıkamıyosun( 100 numero, WC). İster 5 oda 3 salonda yaşa, Yapabilceğin tek şey, varsa posta gazeten, haydar dümeni okumak ki ben bunu yaptım. Eğer o da yoksa banyodaki fayansları saymak. Ben bunu da yaptım. Hatta bu yazıyı 5. geleneksel alafranga günleri etkinliğinden yazıyorum. Hemen miden bulanmasın lan şaka.

Bir enerji buldum kendimde de sağlık ocağına gittim. Saolsun doktor çok ilgiliydi ama belli etmiyodu. Yüzüme bile bakmadı. Belki de şikayetimi söyledikten sonra da bu tavrı takınmış olabilir. Şimdi adam yüzüme baksa şikayetten sonra da kıçıma bakmak zorunda kalıcak. Böyle yaparak bu zulümden kurtardı kendini. Saolsun yazdı 1 günlük raporumu ama beni en çok üzen Hamit hocanın anılarını kaçırmak oldu.

"Birgün Kıbrıs çıkarması var. Genelkurmay'dan aradılar, hocam uçakları yolluyorum dediler. Dedim yollayamassın, gitsinler Avustralya'dan dolaşsınlar gelsinler. İstanbul trafiği çok yoğun. 'Paşa paşa' kabul ettiler!" tabi bu kadar da sallamıyo ama genel de baya yazıyor. Ziyaaaa.

Hadi küllük bugün de baya doldurdum seni özlemişim sonra görüşmek üzere.

Şehir Efsaneleri "Adana"


Eveeet yine yeni bir şehir efsaniyle aranızdayım. Yine doğru bildiğiniz yanlışları tokat gibi yüzünüze çarpıcam. Bugün ki şanslı şehrimiz Akdeniz'imizin güzide şehiri Adana.

Bakalım tarihçiyim diye milyarları götüren bilim adamları yine neler sallamış.

Eski çağlarda Seyhan Nehri kıyılarının bol miktarda söğüt ağacı ile kaplı olması ve bu ağacın Mezopotamya kavimlerince AND ağacı olarak tanınması yöre isminin oluşumunda etkili olduğu kanaatini yaratmaktadır.

Yine başka bir görüşe göre, ormanlık yörelerde yaşadığına inanılan Fırtına Tanrısı ADAD (Tesup) adının, ormanları bol Toroslar ile Seyhan nehri bölgesinin oluşturduğu Adana yöresine isim olarak verilmiş olduğuna inanılmaktadır.


Atılır da bu kadar mı atılır arkadaş? Söğüt ağacı çokmuş da ondan bu ismi koymuşlar. Öle olsa şehrin ismi AND olur ADANA olmaz ki? O zaman İzmir'e de Palmiye diyelim. Ankara'da da Kavak var. Ankara da Gavah olsun ( Yöresel lehçe etkisi burada devreye giriyor). Bir de kaynak çok uyduruk, sorsan hangi devlet koydu cevap yok. Mezopotamya kavimleri de geç. Yazıklar olsun!

Diğer görüşe bakmak bile istemiyorum ama sizin de cahil kalmanıza içim elvermiyor. Fırtına tanrısı ormanlarda yaşarmış. Hangi ormanda fırtına gördünüz siz? Fırtına dediğin okyanus kıyılarında olmaz mı? El Nino , El Cezire, Elizabeth (Erkeklerin fırtınası) hiçbirisi ormanda olmaz. Adı da kolpa. ADAD.

-Fırtına tanrısının ismi ne?
-ADAD
-Yuh a.q at at. Bilmiyoz ya salla.

Ama üzülmeyin işin gerçeğini açıklıyorum. Yıllar yıllar önceydi. Verimli topraklarıyla her topluluğun gözbebeği olan bu yerde bir çok uygarlık yaşamasına rağmen ulan buraya bi isim koyalım diyen olmamıştı. Niye olsun ki zaten. Sen evine bi isim koyuyomusun? Nereye gidiyosun sorusuna hep eve diye cevap verdim bugüne kadar. Hiç Minnoşuma gidiyorum demedim ev yerine ya da L salonluma gidiyorum olmadı hiç. Bunlar da şehre gidiyorum şehirden geliyorum yetmiş de artmış bile.

Aynı şey çocuklar için de geçerliymiş. Milletin bi çocuğu oluyomuş. Hiiiiç isim koymuyolarmış bile. Laaan, laaa, pşşştt,şşşttt genelde böle hitap ediliyormuş. Orta Anadoludan göç eden ailelerin çocukları laaa nidasına bakarken Ege'den gelenler, leeen sesine tepki veriyorlarmış. Ama bir yerden sonra her seslenişe 100 çocuk kafasını çevirip bakmaya başlamış. Mahalle maçları, doktorculuk, Saklambaç gibi oyunlar sık sık yarıda kalıyor, çocukların ruhsal ve bedensel gelişimi bundan çok şiddetli biçimde etkileniyormuş.

Saklambaç oynanmaz bir hale gelmiş. Ebe elemanı görüyor ama gördüğünü bir türlü belli edemediğinden bunu içine atıyormuş. Sonra da alıh ebleh bir birey halinde topluma asalak bir biçimde yaşamaya devam ediyormuş.

İşte bu sırada bilge bir kadın ortaya çıkmış. Geleceği gören, Analitik düşünceye sahip, esnek çalışma saatlerine uyum gösterebilen kafam kadar cv si olan bir kadınmış bu. Ama işin ilginci onun bir adı varmış.

Ayşe!

Çok ilginç bişey beklediniz ama kadının ismi ayşeymiş. Bu böyle olmaz demiş. İsim verelim bu çocuklara. Her şşt diyene bakmasınlar. Ağır olsunlar adam olsunlar demiş. Ahali de desteklemiş bu fikri. Herkes çocuğunu tuttuğu gibi getirmiş kadına. Yaşli olduğu için de herkes ana diyormuş.

-Ana nolsun bu çocuğun ismi?
-Hımm çok esmer bu kız ismi Saliha olsun.
-Ne alaka?
-Anlayan anladı...

Neyse kadının ünü öyle bir yayılmış ki Anadolu'nun her yerinden ziyaretçileri olmaya başlamış. Her gelene soruyorlarmış nereye gidiyorsun? Ad Ana'ya gidiyorum.

Ad ana, Ad ana diye diye. Şehrin ismi Adana oluvermiiiiiiş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...Daha sonra tekrar görüşücez gençler!

3 Silahşörlerin Ermeni Açılımı


şu aralar gündemimizde olan "ermeni açılımı", tarihte ilk olarak 3 silahşörler tarafından uygulanmıştır. bilindiği gibi athos, porthos ve aramis son derece iyi anlaşan, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, hatta gerdeğe bile beraber giren kankalardır.

neyse bir gün bunlar evin önünde 9 aylık oynarken, bir kadınla bir delikanlı gelmiş yanlarına, kadın başlamış ağlamaya. işte bize türkiye'de böyle yaptılar da şöyle yaptılar da biz de buraya geldik de falan fişman. neyse elemana sormuşlar, adın ne diye...

-dartanyan
-hımm ilginç bir isim. anlamı ne?
-benim dedem eşya tartarmış anadolu'da ordan geliyor bu isim.
-iyi silah kullanır mısın?
-tabiiki bizim orda herkes iyi silah kullanır?
-ne alaka?
-ruslar anadolu'yu işgal ettiklerinde biz de arkalarından az kurşun sıkmadık evelallah. ördek avlar gibi avladık hepsini. o yüzden elim iyi iş görür.
-tamamdır bizimlesin!

bu konuşmadan sonra, 7 olmasına rağmen athos kaleden çıkmış, yerine dartanyan kaleye geçmiştir. aramis'ten bir kafa portos'tan iki hareket yiyerek 9 aylık olmuş. isim için çekilen penaltı atışını gole çevirin portos çocuğun ismini "sidikli fadime" olarak koymuştur.

gülmüşler,eğlenmişler,kırmışlar,dökmüşler tarihe not olarak düşmüşlerdir.

EmirDöküm

-sevisme sahneleri için endise etmeyen dizi: ask-i memnun kaygisiz..
-kibrit kutusu gibi ev küçük evler için degil pis evler için kullanılmali,içinde vasati 40 çöp var..
-sütyen kopçasi: cinsellikten kopçam!
-sefaletin son hecesini atinca ortaya sefa çikmasi? sefa surersek sonunda sefalet çekecegimizi mi,yoksa sefalet çekersek birgün sefa surebilecegimizi mi anlatiyo? sozcuk cefalet olsa daha anlamlı olmaz mıydı? TDK'ya saygilarimla..
-ferforjeye inanmam..ama inandigim forje için soyunurum! forje karsiyaka!
-mesih macunu: sonunu getiren macun..
-eylemleri yerinde dönüp duran isciler: teker iscileri..
-iskeletor: he-man gemiyi yanastirir..
-El Saka'yla gerdege girilmez!
-mastürbasyoncunun yalnız kalmak istedigi an: beni menimle birak!
-yurdunu özleyen navi: anavatarima dönmek istiyorum

sarki cover'lari (kahyandim)


firinlar yok gibi,
güveç hiç dolmayacak,
sosisli spagetti,
pirzola hiç yenmeyecek,
kahyandim ben aldandim,
duman camda yanmaz,
balonu getir geri,
bir daha vermeyelim,
balonu ver bana geri...

sarkı cover'ları (jedi'da)


jedi'da da anakin'im jedi'da
500 ordun yedim uzayda
gitti de kenobi ve yoda
basımı da yedi darth vader


31 Ocak 2010 ( Ocak)


Günler haftaları haftalar ayları kovalıyor küllük. Bugün bir haftanın ve aynı zamanda da bir ayın son günü. Ocak'ı da bitirdik sonunda. Bu şarkı ona gelsin. Ocağım söndüüüü nasıl belaadııııııır...

Şarkıda da belirttiğim üzere yine vasat geçen bir aydı. Zaten nerde 31 çeken ay varsa benim için hep kötü geçmiştir. Ayın uzunluğundan mıdır yoksa benim şahsi cenabetliğimden midir bilemiyorum ama 31 çeken bana yaramıyor arkadaş. Bak ne güzel Şubat kısacık tadında bitiriyor. Hem sevgililer günü desen onda doğum günü desen onda daha nolsun. Ocak her sene 31 çekerken Şubat 4 yılda bir anca 29 çekiyor.

Hem nesini seviym alla sen Ocak'ın. Götün donuyor hergün evden bile dışarı çıkamıyorsun. Ocağının içinde ocağın hep yanıyor. Güney yarım kürede olsaydık herhalde ismi disco falan olurdu bu gereksiz ayın. Elimi yumruk yapınca oluşan kemikli kısımlardan hep bu yüzden nefret ettim. Uzun ayların habercisiydi onlar. Yavrum garibim çukurda kalanlar hep dışlandılar.

Haberlerde tacizci bir imamdan bahsediyolardı. Amcam 13 yaşındaki kızı muska vaadiyle taciz etmiş. Öncelikle yapımda ve yayında emeği geçenlerin allah belasını versin ayşegül hanım. imam kelimesi iki heceden oluşur. Bu abimiz insanlara işaret bir iz vermesi gerektiğini gösteren ilk heceye takılcağına, şerefsizin aklı fikri ikinci hecede. Sizin gibi pislikler yüzünden soğudu bu insanlar bu dinden. Bir de halk linç etmek isteyince kendisini camiye kitlemiş. Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır. Bu dünyada kurtuldun linçten de bunun deplasmanı var olum!

Ha bu arada vatana millete çok güzel bi duyurum var küllük. Ben dansı bıraktım. Öncelikle Güney Amerikalı arkadaşlar bu habere çok sevincekler. Çünkü Zeybek oynamaya çalışırken batıran Brezilyalı olsaydı kafasına kafasına vurasım gelirdi. Ama şu anda yapılcak aktivite sıkıntısı çekiyorum her türlü öneriye açığım kültablam.

Bugün de çenem düştü yine en geç haftaya yine burda görüşmek üzereeee.

P.S: Ocak bir ay ismi olduğundan onunla ilgili bir resim bulamadım. Artık bununla idare et. Hem ocak ocaktır lan! Masraftan kaçmayıp set üstü koydum senin için

24 Ocak 2010 ( Masa Tenisi)


Bir teori döneminin de sonuna geldik. Stresli ama bir o kadar da eğlenceliydi.Misafirhanede kaldım 2 gece aynı yurt ortamı gibiydi. Az ders çok muhabbet. Annemin banyoda kullanıym diye bıraktığı terlikle gece 2 de masa tenisi oynamam olayın en kekosfer özetidir herhalde.

Masa tenisi çok saçma bir oyun aslında baktığın zaman. Bizim çinliler ortalama 150 cm olduğundan tenisi bir türlü becerememişler. zaten gözler de çekik topu anca fileyi geçince görüyorlar. Bakmışlar olcak gibi değil tenisi minyatürleştirelim demişler. birleştirmişler yemek masalarını araya da bir file hoop al sana tenis. Zaten tarihten de biliriz alengiri severler bu şerefsizler. Çalışmışlar uğraşmışlar bi tane de içi boş top yaratmışlar. Artık nasıl vuruyorlarsa topa sağ gösterip sola düşüyor. Nasıl bir tekel oluşturmuşlarsa bizim milli sporcular bile Çinli (bknz Resim ha şu yukardaki). Yakın da masa basketbolu da çıkarır bu ibneler benden söylemesi. Ha bizim Oktay hala öğrenemedi şu oyunu orası ayrı hehehe.

Çarşamba günü esas baba derse geçicez. Manuel Yaklaşma. Bildiğin gibi küllük aslında bizim her işimiz radarla olucak. Diyelim ki radar dar gününde yanında olmadı, o zaman iş sende bitiyor kendi kendine hallediceksin olayı. Buna da manuel diyoruz.

Manuel diyince hemen aklıma ergenliğimizin en meşhur dizisi geldi. Emmanuelle. O zamanlar hep düşünürdüm niye onca isim varken Emmanuelle? Şimdi anladım oluuum. Emmanuelle'yi izledikten sonra hep manuel takılıyor insan. Kendi kendine yetmesi gerekiyor. Sadettin Teksoy gibiyim şerefsizim bir sır kapısını daha araladım.

Beklediğim özledim kar cuma günü yağdı çok şükür. Diğer memurların şaşkın bakışları arkasında ben ve kendini bilmez 3-4 arkadaşım facebook fotografları çektik. Hadi ben İzmir'den gelmişken bizde yağan kar karıncanın bile üstünü örtmezken sizdeki bu açlık nedir arkadaşlar? Bir de memur amcam vardı ki kendi aklınca bize komutlar veriyor du şurda da çekilin bak şurası da iyi. Amcaya Erol atar yapcaktım da yaşına hürmet ettim. Ulan sanki Babil'in asma bahçelerindeydiz Allah'ın Esenboğa'sı estiği yetmiyormuş gibi bir de donduruyor bu bize hala komut veriyor. Seni bulacaaam olum. Ama resimlerimiz güzel arkadaşlarım resimlerden de güzel.

Bir haftanın daha sonuna geldik külo yayında ve yapımda emeği geçen kendime teşekkür ediyorum. Sen anca leş gibi kok bişey yapma zaten!!

17 Ocak 2010 ( Meteoroloji)


yine mi pilav? off küllük yine geldik pazaraaaa. ulen ne çabuk haftasonu oluyor. Allah'tan meteoroloji sınavı vardı da çabuk geçti haftaiçi.

Bugüne kadar meteorolojiyle hiç mi hiç işim olmadı hava durumu dışında. Hülya Uğur'dan sonra onu da bıraktım. Hani vardı ya bi hatun. "Havanız nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun". Fena değildi haspam alçak basınç yüksek basınçtan bahsederdi ama benim göz basenlerdeydi. Ne zaman ki uzmanlar işi devraldı ben istifa ittim izleyicilikten.

Meteoroloji nedir yaa? ben sana söliym küllük. Aslında bunlar aman yağmur hangi ahmağı ıslatır. Karlar düşer düşer düşer ağlarım. Hiç dertlerinde değil. Amerikaya bi zamanlar bi meteor düşüyor ortalık sallanıyor yer yerinden oynuyor. Hooop açıyolar meteoroloji ofisini. Adı üstünde meteorla ilgileniyor. Baya eleman alıyolar işe iyi hoş da bu meteor da ha diyince düşmüyor ki. Ne gelen vaaaar ne giden. Bunlar bütün gün havadan sudan konuşuyolar. En sonunda bunu bilimsel hale getirip havayı suyu araştırıyolar. Ben hikayemi ortaya korum inanıp inanmamak senin elinde küllük.

Allah'tan güzel geçti de sınav, emeklerime değdi. Ama sonrasında da başımıza ingilizce sunum çıktı. Ben türkçesinden daha bişey anlamamışım havacılığın nasıl ecnebi dilde anlatıcam? Güya akıllılık edip Hazerfen'i seçtim. Hani Türk ya bi yerden kurtarırız gibilerinden, iyice dibe batmışım haberim yok. Şöyle bir örnek vermek gerekirse adam uçarken "Ya Allah" diyo gel çevir ingilizceye. "Come on God!" bullshit.

Teyzemler kuzenimin eski kitaplığını getirdiler saolsunlar. Ama burdan kendisine gerizekalı demek istiyorum. Yahu bir erkek (ergenken) neden her tarafına Bruce Lee çıkartması yapıştırır. Ne haz alır ki bundan. Bakıyorum tekrar çıkartmalara, çok komik lan arkada ejderha fonu elinde mınçıka, diğerlerinde tipik karete duruşu. İşin kötüsü cidden adı gibi çıkartma. Bi türli çıkartamadım. Nasıl bir yapıştırıcı kullanmışlarsa boyasını kaldırıyor resmen. Yarın bi gün misafirim gelse nasıl açıklıcam lan Allah'sız. Küçükken kitap kaplardım büyüdüm kitaplık kaplıcam anasını satıym. Zaten Türk erkekleri 3'e ayrılıyordu o zamanlar. Bruce Lee'ciler Van Damme'cılar ve Sibel Can'cılar. Benim hiç bu taraklarda bezim olmadı. Varsa yoksa Hakan Şükür. Ben de ayrı bi malmışım.

Hadi küllük bugünün de sonuna geldik yeşil başlı gövel yatağım bana göz kırpıyor. İhmal etmiyim keratayı. Hadi görüşürüüüüüzz

10 Ocak 2010 (haftasonu özet)


senin isin de zor be küllük sigaraya bir zam geliyor bir indirim kah nese hakım sende kah huzun. ben gibisin vesselam.

bir haftasonunun daha sonuna geldik. Allahtan güzel geçti günlerim de pazartesi sendromum minimumda. Cuma akşamından başladı bende hareketlilik. Soul Kitchen'e gittim. Güzel izlenilebiir bir film. Kimisi için komedidir belki kimisi için dram ama benim için kesinlikle romantik bir filmdi. Ama başrol oyuncusu kesinlikle Teoman arkadaş. Ya ikiz kardeşi ya da o. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Her an oo papatya dicek diye bekledim. Issız Adam'daki gibi bizim saftirik kızların ağzının suyunu akıtacak bir done kullanılmış. Yemek yapan adam. Lan olum inanmayın böyle şeylere bunlar anca filmde olur. Ha ben yapmasına yaparım da yemeyenin? Erkek dediğin yemek yer. İlla da yardım edecekse çorba morba karıştırır. Erkek toplayıcıdır. Ay başına yakın toplamaya başlar. Kira, kombi, elektrik, su, çocuğun masrafları... Alt alta koyar bunları toplar.

Cumartesi günü de yine dans vardı. Gittikçe ısınıyorum bu işe ama gel gelelim dans bana ısınmıyor bir türlü. Zaten dakika bir gol bir. Oktay'ın 40 yaşındaki partneri güzünü diknişti yine kardeşime. Çocuk benden yardım istiyor. Neyse bulduk ona toparlak ama hiç olmazsa genç bir partner. Benim partnerim aynıydı yine ama resmen çirkin ördek yavrusu kuğu olmuş. ben de cool'dum yüz vermedim. Bireysel dansta kendime bir baktım ki aynadan altım salsa yapıor ama üstüm hala zeybek. Altı yanıp üstü çiğ kalan börek gibi. Olucak olucak gayretliyim.

Hadi napalım napalım her zaman ki gibi Golden'a gitmeye karar verdik. Muhabbet gırlaydı yeni bir yüz de vardı aramızda kendisini daha sık görmek istiyoruz. How ı met your mothers'daki 'Mac Laren's' gibi orası bizim için bir de yüzsüzlük yapıp içtiğimizden daha çok popcorn istemesek onlar içinde iyi olucak. Beleş diye iyice cılkını çıkarttık işin.

Sevgili kız arkadaşlarıma duyuru. Canlarım benim yeni aldığım takımım sırasında sarf ettiğiniz çok şıksın, haftanın şıkısın tarzı sözleri, yemeyip yutmayıp anneme söyledim. Uçan Kuş'lardan Televole'lerden gelen bir zihniyet kendisi. Nasıl mutlu olduğunu anlatamam. Ama şöyle bir sorun var. Artık eve her geldiğimde merhaba dedikten sonra ee bugün seçtiler mi yine seni diye soruyor. Hayır cevabı verince de bildiğin üzülüyor anneciğim. Ne hakkınız var ha ne hakkınız var? Yalan da söyleyemiyorum. Benden önce kalkıp takım gömlek kravat kombinasyonu ayarlıyor. Bundan sonra hepiniz bana en şık sen olmuşsun diceksiniz bozuşuruz haa!

Ayarı verdikten sonra saatimi 7'ye ayarlayıp ben yatıyorum küllük. Hadin iyi geceler!

1 Ocak 2010 ( Yeni Yıl)


jingle bells,jingle bells,jingle all the way! bakma öle gerizekalı gibi küllük. Yeni yıla girmişken Vardar Ovası'nı mı söyleseydim sana. Bu arada hükümet sana kıyak geçti Zamına koydu sigaranın. Vücüdundaki deliklerin sayısı gün geçtikçe azalıcak.

Dün gece felekten bir gece çaldık be küllük. Ama feleğin polisi arayıp bizi ihbar etmesi tadımızı kaçırdı. Ulan o kadar gecen var bi tanesini alsak nolucak şerefsiz! İş tatlıya bağlandı sonunda. Bu arada dün geceyi benimle geçiren bütün arkadaşlarıma huzurunda teşekkürü borç bilirim. Ama teşekkürlerin büyüğü dans partnerim Gökçe'ye gitsin. Benim gibi odundan Tan Sağtürk'ü çıkarttığı için.

Sınırsız içki konusunda çok büyük cinlik yapmıştı işletmeci. İçki sınırsızdı ama garson sınırlıydı. Hatta yazı ve sayıyla Bir (1) garson vardı. Kızcağıza siparişi verdikten sonra 3 Serdar Ortaç 2 Bengü 1 Athena şarkısı çaldı. Ki Serdar Ortaç'ın nerden baksan tanesi 10 dakika.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Latin havası yerini Fransız havasına çevirdi. Sağım solum önüm arkam öpüşmeyen sobe! French Kiss konusunda çeşitli hipotezlerim var. Ama en gerçekçisi şu:

Şimdi sen birisini öpmeden önce bi ne var ne yok bilmek istersin. Dilin de kemiği yok arkadaş. Diyor ki lan bi yoklıym bakayım -Hay ağzından öpeyim dedik ama ne var ne yok. Dolgusu var mı, mantarı var mı Aft falan var mı? Ha burda malesef vucudun kurumları arasında birbirine itimatsızlık var. Dil bir türlü göze inanmıyor ve kendi işini kendisi görmek istiyor. Bu da ilk Fransa'da ortaya çıkıyor. İnanmassan inanma lan!

Esra beni büyük bir şaşkınlığa uğratarak 2010 yılında aramızdan ayrıldı. Kızmaz o bana küllük merak etme sever Nektar'ını. 2009 da bizi Berk eden arkadaştan bahsetmek bile istemiyorum. 21 00 da gelip insan 22 de gider mi a.q?

Bir de çekiliş yapcaz da yapcaz diye o kadar reklamını yaptılar. 3 tane hediye ha diyene kadar bitti. Benim numaram 42 ydi bana en yakın çıkan numara ise 62. Amorti çıktığı için verdiğim 60 ytlnin geri ödenmesine dair itirazlarım ise yüksek bodyguard kurulu tarafından nazikçe reddedildi!!

Saat 02 gibi yorulduğumdan ötürü girdiğim dinlenme odası da dillenme odası haline gelmişti. Fransız emperyalizmi bütün odaları tek tek ele geçiriyordu. Artık gitme zamanı gelmişti.

Pazarlıklı Taksi hareketiyle Aydınlıkevlerin karanlık sokaklarına attım kendimi. 2010'a güzel girdim, devamı da böle gelir umarım.